Bu açtığım kaçıncı blog sayısını ben bile bilmiyorum. Bu blog da büyük ihtimalle geçiçi olacak. Ama geçici olmayadabilir eğer buraya bir şeyler yazmaktan sıkılmazsam ve çevremdeki insanlar hariç bir takipçi kitlesi edinirsem.
Öncelikle blogum konspetini tanıtarak ya da kendimi tanıtarak başlayayım.
Ankara Üniversitesi Japon Dili ve Edebiyatı okumaktayım. Birinci sınıftayım henüz. 24 yaşındayım. 8 yıllık Kırıkklale maceram dışında hep Ankara’da yaşadım. Zaman zaman başka şehirlere gittiğim oldu. Bazılarına isteyerek bazılarına istemeyerek gittim.
4 yıl önce İsa Mesih’e iman ettim. Yani, birçok kişinin Hristiyan dediği insanlardanım. Aslında Hristiyan anlam olarak Mesihçi, Mesihist, Mesih’i takip eden gibi anlamlara gelir. Bu nedenle her batılı Hristiyan değildir. Sadece Mesih’i takip eden O’nu izleyen kişiler Hristiyan’dır.
Eğer okuldan birileri görürse bu blogu şans eseri zaten yukarıdaki paragraftan kim olduğumu anlayacaktır ((: Bu blogu açtığımı kimseye haber vermek istemiyorum. Hani bazı adamların başka ülkelerde evi olur ya, o ülkelere farklı isimler altında girerler tanınmamak için ve sessiz sakin, huzurlu günler geçirirler sonra tekrar ülkelerine dönerler; ben de aynen böyle bir şey olsun istedim bu blog. Kimsenin beni tanımadığı bir yer olsun rahat rahat yazayım yazılarımı kimseden çekinmeden.
Müzikle çok uğraşani çok müzik dinleyen ve bütün gününü (dersler dışında) müzik yapmaya ayıran bir insanım. Bu nedenle gitarlarımla benim aramda özel bir bağ oluştu diyebiliriz. Hatta Yamaha marka elektro gitarım artık benim sevgilim gibi oldu. Yarı yolda bırakmadığı sürece sadece bir cariye alacağım onun yerine. O da George Harrison’ın gitarı olan Lucy (Gibson Les Paul).
Umarım George Harrison kadar “başarılı” bir gitarist olabilirim. Kendisi “ünlü olmak istemiyorum, başarılı olmak istiyorum” demişti bir ropörtajında… Ben de çok abartılı bir ün istemiyorum; başarılı olayım, kendime ve ileride olursa eşime ve çocuklarıma yetecek kadar para kazanayım yeter. Tabii bayanlar bazen aç gözlü olabiliyor. Umarım açgözlü bir bayanla evlenmiş olmam.
Blogun konspetine gelecek olursak… Müzik ve gitar delisi olduğum için blogun konsepti bu iki temel üzerinde yükselecek. Tabii bir de Japonya’yı, Japonların yaptığı müzikleri çok sevdiğim için diğer bir temel de Japon Müziği olacak. Hristiyanım ama bu blogda din ile alakalı çok şey yazmayı şimdilik planlamıyorum. Olur da yazmamı isteyenler olursa yazarım.
Japonca notlarımı da paylaşmayı planlıyorum hepsini derlediğim zaman ya da haftalık dersler koyabilirim. Aslında video dersler de fena bir fikir gibi durmuyor. Belki Türkiye’deki bir boşluğu doldururum bu şekilde. Ama o zaman da Japonca öğretmenleri beni dövmeye kalkarsa bilemem ((: İleride zaten Japonca öğretmenliği yapmak ya da çevirmen olmak gibi bir projem yok. Tamamen Japon Müziği odaklı bir kariyere yönelmek istiyorum. Tower Records’da işe başlasam süper olabilir aslında ((:
Gitarla ilgili çektiğim videolar kesinlikle olacak blogda. Belki çok fazla istek olursa gitar dersleri bile yayınlamayı düşünüyorum. Zaten Japon Müziği odaklı gitar derslerini çekmeyi uzun zamandır beri istiyorum ama şimdilik elimde iyi bir kamera ve video çekecek ortam olmadığı için sadece istek olursa yapacağım öyle bir şey. Artık stüdyoya gider yaparım çekimimi ((:
Politikacılar gibi vaat verip de gerçekleştirmemezlik yapmam umarım. Bu yazıdaki projelerin çoğunu blog üstünde gerçekleştirmeyi planlıyorum. Umarım hem vakit hem de içerik sıkıntısı çekmeden blogu zenginleştirebilirim. İleride teknik bilgim artınca da ilk yapacağım iş blogu kendi istediğim gibi tasarlamak ve kendime bir alan adı alabilmek. Eğer Seguchi Touma ismini sahne ismim olarak devam ettirirsem (tabii ki ancak Japonya’da mümkün bu) yine aynı isimle devam ederim bloglamaya.
Seguchi Touma, Gravitation isimli animede müzik yapımcısı ve klavye/piyano çalan bir müzik dahisi. Animede epey gay olduğu için ben de gay olmadığım için gay olmayan iki karakterden birinin ismini seçeyim dedim ve Touma’nın ismini seçmek daha makul geldi. Sonuçta adam müzik profesörü ve benim de amacım az çok bu. Japon Dili ve Edebiyatını okumamın sebeplerinden biri de bu. Ne alakası var amacınla bu bölümün, konservatuar okuman gerekmiyor mu diye soranlar olacak. Evet haklısınız çok dolaylı bir yol seçmiş olabilirim ama bu bölümün bence yararı çok fazla olacak hedefime ulaşmamda.
Saat epey geç oldu ve bu yazı gittikçe uzamaya başlayacak eğer bitirmezsem ((: Bu nedenle yavaş yavaş bitireyim yazıyı. (Saat şu an 02:37)
Sanırım bu yazıyı bir kişi okuyacak şimdilik. O da okur ve okuduktan sonra beğenir umarım. Kendisini keşfetmem çok tesadüfi oldu aslında. Neyse o da başka bir yazının konusu olsun ((: Şimdilik iyi geceler herkese.